''ARANIYOR'' Zeynep KÖSEOĞLU
Dersin bitmesine dört dakika kalmıştı. Gözüm kapının aralığından görünen ''aranıyor''
ilanlarındaydı. Jack, Tomy, Kathe… Hepsi fark edilmeyen tiplerdi diyecekken
aklıma kardeşim Lilly geldi. Benim tatlı kardeşim, seni fark edenler yanlış
insanlardı, ellerimden kayıp gidişine dur diyemedim, ama içimden bi’ ses senin
ölmediğini söylüyor. Her neredeysen umarım mutlusundur. Her ne kadar herkes
seni öyle kabul etmiş olsa da...
Düşüncelerimi
bölen ses matematik öğretmenimiz Kathe'ye aitti.
Sınıftaki
kahkahalar dikkatimi dağıtırken zar zor, ''efendim?’’ diyebildim.
-Sorunun
cevabını bize söyler misin?
''Eee, hangi
sorunun?'' Dedim isteksizce.
-Anlaşıldı
okuldan sonra bir saat matematik etüdüne kaldın!
Kafamdaki acı düşünceler bütün itiraz ve direnme
safhalarının önüne geçti; sustum ve kafamı pencereye çevirdim.
Bu arada adım 'Lucas', küçük bir eyalette oturuyorum ama bu
eyalet için fazla büyük bir okulda okuyorum. Dalgın halimden Mark’ın sesi ile ayıldım:
''Hadi dışarı çıkalım teneffüs vakti''
Neredeyse herkes koridordaydı, müdür ve her zaman peşinden sürüklediği
keskin tütün kokusu... Öğretmenler, hademeler, başkan yardımcısı ve onun kuyruğu Gina... Kısacası okul için önemli sayılabilecek herkes vardı koridorda. Garip veya kötü
bir durum olduğunu bu insanlar koridorda karınca misali toplanınca anlardınız; yine okul hakkında yapamayacakları ve sonradan unutacakları bir karar alıyorlardır.
Ama bu durum, öyle değildi. Onların yanına gittik. Kayıp ilanlarını
başka duvarlara yapıştırıyorlardı.
''Aaa sorun nedir?'' diyebildim sadece.
Hiç hiç kimse cevap vermedi, ta ki Mark beni kolumdan
çekene kadar.
-Yeni biri daha kayboldu, bu sabah.
-Kim?
-Daisy.
-Iıı o kim??
-Bizim sınıfta senin
arkanda oturuyor nasıl unutursun?
-Unutmadım, sadece bunu beklemiyordum, ama zaten hep
beklemediğimiz şeyler yaşanmaz mı?
Lily'i düşünmüş olduğumu anlamış olmalı ki, buruk bir
şekilde sustu, ''aaa haklısın ben...''
Ve uzaktaki konuşmalar dikkatimi dağıttı...
-Daisy’mi? Neden ki? Çok fark edilmeyen biri herhalde o
yüzden kaçırıldı ve....
Kahkahalar, duyduklarım beni deli edecek cinstendi...
Koridorun ortasına geçtim “çok farkedilmeyenler kaçırılır öyle
mi?!” dedim bağırarak. Artık bütün gözler üstümdeydi.
-Lily de mi fark edilmiyordu ha??!!
-Sadece fark edecek kadar beyniniz yoktu o kadar!
Rehber öğretmenimiz Micheal oradan yanıma geldi.
''Aaa tatlım bunu odamda konuşalım mı? Ne dersin?
''Hayır''dedim avazım çıktığı kadar bağırarak, ''Herkes
duyacak, herkes bilecek! Kaybolanlar için dandik eyalet polisleri çağırmak,
başka bir yaptığımız yok, bir gün okuldaki bütün öğrenciler kaybolunca ne halt
yiyeceksiniz ha!? Kime ders anlatacaksınız?'' dedim, matematik öğretmenine bakarak...
Gözyaşlarım, yanaklarımdan umutsuzca sinirime eşlik ederken, önüme
çıkan herkesi ittirip okulun kapısını çarpıp çıktım. Bir saat matematik etüdünün
canı cehenneme!
Ekim'in 24'üne kadar her şey gayet sakin gidiyordu.
Ormanda kaybolan çocuklara ait kıyafetler bulununca, cinayetin ormanda
işlendiğine herkes emin oldu. Aslında orman gayet mantıklıydı: uzak, sessiz ve karanlıktı. Ama okuldan çok uzaktı...
Eskiden bu tür olaylar ayda bir yaşanırdı; zaman geçtikçe bu
süre üç
haftada bire düştü, sonra iki haftada bire, gittikçe sıklaşan bu süre
içinde kimse Lily'i arama derdine
bile düşmedi... Lily'nin ormanda hiçbir kıyafetine rastlanmadı bile, ama onun
dışındaki bütün maktûllere ait eşyalar az da olsa bulundu. Keşke Lily'e ait
küçük bir ipucu bulabilsem... O sırada telefonuma mesaj geldi, gelen mesaj
benim okuluma aitti, mesajda şöyle yazıyordu:
''Bu karışık süreçte velilerimizin ve sevgili öğrencilerimizin sakinliğini korumak
en büyük önceliğimiz, bu yüzden kanıtların bulunduğu ormanda daha fazla kanıt
aramaya ve katilden korkmadığımızı O'na
göstermek amacıyla Virginia ormanında kamp kurulacak. Sevgili öğrencilerimizin ve
bizim güvenliğimiz için yanımızda eyalet polisleri de olacak. Katılımlarınızı
bekleriz. Başkan Will.''
Salak paragrafı okuyup gitmemeye karar verecektim ki, parantez
içine alınmış cümle bütün öğrencilerin zorunlu olarak etkinliğe katılmaları
gerektiğini belirtiyordu, seçme şansım yoktu yani...
Gezi yolculuğu çok mide bulandırıcı geçti. Virginia ormanı on
beş kilometre uzaktaydı. Katilin
maktûlleri buraya kadar taşıması biraz saçmaydı, ama demek ki yapmış. Benim bu
geziye katılmaktaki tek amacım kız kardeşime ait bir kanıt bulabilmek. Arkadaşlarımdan bana yardım etmelerini
istedim, herkes sırtını döndü. Ailem bile... “Mark” O da sırtını döndü bana, yardım etmek istermiş
ama kardeşimi bulmaya çalışırken katile yakalanmak istemiyormuş, bir de çok
korkuyormuş, a tabii ya ben hiç korkmuyorum oysa ki...
Zaten bulunacak birileri varsa eyalet polisleri yanımızda
imiş. Otobüste derin bir nefes aldım ve çantamdan dürbünümü çıkarttım,
uzaklarda parlayan bir şey gözüme çarptı, o sırada araç durdu. Öğrenciler
araçtan indi; en son da ben. öğretmenler gerekli duyuruları yaptı. Benim planım
herkes çadırları kurmaya uğraşırken katil ile alakalı bir ipucu bulmaktı ama
öğretmenler, belirtilen kamp alanının dışına çıkmayı yasakladı, sadece belli
bir alanda tavuğun kümeste dolandığı gibi gezecektik o kadar, kanıt aramak
falan palavraydı, meraklı öğrencileri buraya çekmek için küçük bir yemdi o
kadar. Ben de keşfimi gece yapacaktım...
Ortalık uyurken malzemelerimi alıp gizlice sıvışacaktım. Akşamı
dört gözle bekledim, akşam olunca planladığım gibi kalktım ve belirtilen
alanın dışına çıktım, geriye bir bakış attım, artık geri dönemezdim...
Bir şeyleri değiştirmek için çok geç kalınmıştı...
Bu gecikmeyi tüm gücümle kapatacağıma söz veriyorum Lily...
Adımlarım karanlığa ve bilinmezliğe doğru gidiyordu, ağaçlar
olacakları merakla bekliyor gibi sallanıyorlardı. Dürbünümü aldım ve az önce
gördüğüm parıltıyı görebilecek miyim diye etrafa baktım. Çok geçmeden o parıltı
yine vuku buldu. Yavaşça yürüyordum, önüme gelen çalılıkları çekince küçük bir
kulübe gün yüzüne çıktı. Kulübeye girmek konusunda biraz tereddütlüyüm, içeride
neyin olduğuna dair en ufak bir fikrim yoktu, ama bu adımdan sonra geri
dönersem beynim bana sürekli burayı hatırlatacaktı, ayrıca ya Lily oradaysa?
Derin bir soluk aldım, cesur ve sonrasını düşünmeyen
adımlarla kulübeye ilerledim.
Kapıya kadar geldim, kapının zincirlerle kilitli olmasını
beklerdim ama hayır: kapı aralıktı..
Yavaşça kapıyı ittim, gördüğüm şey midemi alt üst etti.
Elektrikli testereler, bıçaklar, bolca kan, çocuk
kıyafetleri... Bir de onlarca kayıp ilanı, işin ilginç tarafı bu ilanlar, kaybolacak olanlarındı... Anlamak zor değildi.
Okulda kaybolan öğrencilerin ilanlarının üstünde kanla kocaman bir çarpı
atılmıştı. Lily’nin de öyle. Mark’ın ilanında kanla çizilmiş bir yuvarlak
vardı, sıra Mark'ta idi .
Benim ilanım da vardı, ama en sondaydı...
Çevreye hızlıca baktım, yoğun kan kokusu midemi bulandırıyordu.
Bir masa fark ettim, masanın üstünde beyaz bir zarf vardı. Dışarıdan gelen
tanıdık seslere burada yakalanmak istemiyordum. O yüzden aldığım zarfı çantama katıp
karanlığa doğru koştum. Kamp alanına geldiğimde öğretmenler tarafından sinirli
bir kalabalıkla karşılandım. Bana olan sinirlerini dağıtmak için onlara
gördüğüm kulübeden bahsettim. Hepsinin dikkatini çekmiştim, gördüğüm şeyleri
abartarak anlatmak bir kez olsun işime yaramıştı. Şimdi bana soran gözlerle
bakıyorlardı. Kulübenin yerini onlara söyledim ve başımdan kısa bir süreliğine savuşturdum.
Elimde olan tek şey açılmayı bekleyen zarf, içinden ne
çıkacağından gerçekten çok korkuyordum. Kardeşime işkence çektirirken yaptığı
şeyleri aşamalı bir şekilde yazmamıştır umarım.
Zarfı alalı beş gün
geçti . Bu sırada okul müdürümüz Bay Will, velilerin olumlu yorumları
neticesinde beş gün sonra bir gezi daha
yapmayı planlıyordu. Ama bu sefer katılım zorunlu değildi.
Büyük bir ihtimalle küçük gezimizin katili korkuttuğunu
falan sandılar bu beş günlük süreçte bir
kaçırılma olayı yaşanmamıştı. Bana göre bu fırtına öncesi sessizlikti...
Gezi zorunlu olmadığından ben okulda matematik etüdüne
kalacaktım. Aslında okulda olan kim varsa matematik etüdü zorunluydu. Çantamdaki beyaz zarfa bakıyordum. Bu beş günde sürekli aklıma gidip gelip,
ortalığı kasıp kavuruyordu, baş edemez oldum. Doğru düzgün derse odaklanamıyorum
bile. Uyuyamıyordum, o zarfı açmak tek
çaremdi. Zarfı gizlice cebime sokuşturdum. Tuvalete gitmek için Bay David'den izin
aldım. Sınıftan çıktım, zarfı açtığımda vereceğim tepkinin dikkat çekmesinden
korkuyorum. Boş bir etüt odası buldum, derin bir nefes aldım, titreyen ellerime
aldırış etmeden zarfı açtım. İçinde katlanmış bir kağıt vardı, kağıdı açtım bu
büyük bir haritaydı. Ormanda olan katil, haritayı ne yapacaktı ki? Bir
sandalyeye oturup haritaya daha dikkatli baktım, sanki bu yollardan daha önce
geçmişim gibi hissettim...
Geçip giden sürelerin ardından kafama dank etti: Bu okulun
haritasıydı!
Okulun batı cephesindeki bodrum katı, kanla yuvarlak işaretine
alınmıştı; hiç düşünmeden koştum, teneffüse daha bir saat vardı. Koşarken hiç
korkmadım, başlangıç çizgisine son defa koşarcasına koştum, Lily için koştum,
uykusuz geceler ve gözyaşlarım için koştum...
Batı cephesine gelmiştim, batı cephesinin bodrum kapısının
önündeydim. Kapı kapalıydı, o an ki adrenalinle kapıyı ayağımla kırarak açtım, bütün heyecanımı dindirecek
olan, aşağı doğru uzanan karanlık merdivenleri sessizce indim. Kapının önünde
beyaz bir kağıt vardı kağıdı yavaşça yerden aldım, kağıtta şöyle yazıyordu:
AŞAĞI BAK
Donakaldım, korku ve soğuk, bir anda bedenimi etkisi altına
aldı, bu basit yönergeyi gerçekleştirmek konusunda tedirgindim. Zihnimin sessiz
yakarışlarına boyun eğmeyecektim. Dişlerimi sıktım ve aşağı baktım gözlerim
yuvalarından fırlayacaktı... Paslı mazgal boşluklarının ardında burnumu yakan
tütün kokusuyla gülümseyen bir surat vardı, gözleri tozlu karanlığını delip
geçecek kadar parlaktı, en zor hazinesi kendisine gelmiş gibi bakıyordu... Bu
okul müdürümüz Bay Will'di...
Çok zekice bir plan kurmuştu bütün dikkatleri ormana
çekmişti ve bizi burada savunmasız bırakırken kedinin fareyle oynadığı gibi
oynuyordu, planları aklına gelirken basit bir espri gibi gülüyordu gözleri,
başından beri hep yanımızdaydı. Bizi hep
duyuyor ve görüyordu bu kadar çok öğrenciyi yok etmesi zor olmamalı.
Lily onun için kolay bir lokma olmuştu.
Sıra bendeydi, bu unutulmuşluğa yüz tutmuş bodrum katında
son nefeslerimi verecektim...
Gözlerimi kapattım, gözyaşlarım çekingen bir şekilde mazgal
kapağının üstüne aktılar.
Hmmm mükkemmel mükemmel
YanıtlaSilHarika süperrrr👍🏻💗
YanıtlaSilM Ü K E M M E L ��
YanıtlaSilMuhteşem 💕
YanıtlaSilEdebi bir tat almak ayrıca çok hoşuma gitti 💕
YanıtlaSilKesinlikle ...
SilÇok hoş farklı , heyecan verici ve kesinlikle LEZZETLİ 💕
YanıtlaSilTamam güzel de Bay Will'in suçlu olduğu çok belli olmuş
YanıtlaSilAh Bay will..
YanıtlaSilÇok sürükleyiciydi, bayıldım
YanıtlaSilEmeğine sağlık 😉
Yorumlarınız için teşekkürler 💞
SilPotansiyeli olan genç bir yeteneğin elinden çıkmış ümit veren bir öykü. Tebrikler, yazmaya ve kurgulamaya devam...
YanıtlaSilÇok hoş ve sürükleyici bir öykü...
YanıtlaSilTeşekkürler 💞
Silİlgi çekici ve güzel bir öykü, Tebrikler
YanıtlaSilPislik bay will
YanıtlaSilEklemeler yapılabilir ama gayet iyi
YanıtlaSilBu hikaye film olucal kadar harika
YanıtlaSil🖤Teşekürler .
SilSonunda çok şaşırdım gerçekten hiç beklemiyordum . Devamını sabırsızlıkla bekleyeceğim. Sürükleyici bir hikaye ve anlatıcı ile olayı yaşıyormuşsun hissi veriyor, harika.
YanıtlaSilYorum atan herkese çook teşekkürler 💜
SilDüşünce ve hikâyenin akışı gerçekten çok etkileyici, hikâyenin ne zaman bittiğini bile anlamadım! Ayriyeten yazmış olduğun hikaye ve başlık uyumu çok güzel. Kayıp çocuklara da ne olduğunu cidden merak ediyorum. Umarım devamını yazarsın...
YanıtlaSilEyvallah aşkımm
SilHikâyenin akışı ve sürekleyiciliği gerçekten muazzam ve fevkalâde. Ama bu daha bir başlangıç daha mükemmel hikâyelerini de bekliyorum. 😊
YanıtlaSilKalemine sağlık,kamp planı olunca katil kendisini ele verdi sanki😉ama yine de acaba mi diye sonuna kadar merakla okudum heyecanli ve buruktu ...teşekkür ederim 🙏
YanıtlaSil